Giriş yap
En son konular
En iyi yollayıcılar
sefakan | ||||
yusufocak | ||||
TurkMasteR | ||||
reis46 | ||||
hakkı kaya | ||||
Osman Aydın | ||||
elhamra2 | ||||
tayfurum_20 | ||||
naci9690 |
Kimler hatta?
Toplam 5 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 5 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 166 kişi Çarş. Ağus. 02, 2017 5:14 pm tarihinde online oldu.
Istatistikler
Toplam 33 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: rosedrop
Kullanıcılarımız toplam 357 mesaj attılar bunda 336 konu
TARİHTA BUGÜN
Gazete Oku
KitapYurdu.com
Haydi çocuklar teravih namazına!
1 sayfadaki 1 sayfası
Haydi çocuklar teravih namazına!
Haydi çocuklar teravih namazına!
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, teravih namazlarında
kadınların, gençlerin ve çocukların da camileri doldurmasını
istediklerini belirtti.
Ramazan ayının ilk teravih namazı bu akşam yatsı namazından
sonra kılınacak. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu,
teravih namazlarında kadınların, gençlerin ve çocukların da camileri
doldurmasını istediklerini belirterek, "Çocuklar camide koşuştursun,
kimse 'Namazımızı bozarlar mı?' diye düşünmesin'' dedi.
Bardakoğlu,
orucun kişilik, sabır ve irade eğitimi olduğunu belirterek, "Oruç bir
aç kalış değildir. Allah'ın nimetlerinin bir kısmından bir süre geri
durarak, hem nimetin kadir kıymetini öğrenmeyi hem de bu nimete
ulaşamayan aç, yoksul ve ihtiyaç sahiplerini düşünmeyi öğretir.'' diye
konuştu.
Sadece
camilerde din görevlilerinin verdiği bilgilerle yetinme döneminin
geçtiğini vurgulayan Bardakoğlu, "Artık sadece hocalarımızın, mihrapta,
minberde, cami içlerinde verdiği bilgilerle İslam dini hakkında yeteri
kadar bilgileneceğimizi düşünmek, sanmak doğru değil. Devir, okuma ve
kendi bilgilerimizi artırma devri." dedi. Prof. Dr. Bardakoğlu,
kadınlara camilerin yukarı katlarında yer ayrıldığını belirterek,
"Doğrusu oraya iniş çıkışlar da çok rahat değil. Ama biz oraların
rahat, temiz, aydınlık olması, erkekler tarafından doldurulmaması
konusunda uyarılar yapıyoruz." dedi.
Lüks otellerdeki iftarlar
Aşırı
lüks ve israfın herkes için, her dönemde günah olduğunu ve buna karşı
toplumsal bilincin artırılması gerektiğini anlatan Bardakoğlu, bunun
sadece Ramazan'a özel bir durum olmadığını dile getirdi. "Lüks otelde
iftar daveti vermek günah demenin doğru olmayacağını" anlatan Ali
Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsanların konuklarına,
davetlerine göre uygun mekanlar seçmeleri en tabii haklarıdır. Bir
yanlışı eleştirirken, bir başka yanlışı yapmamak lazım. Önemli olan
lüks ve israfa karşı toplumsal bilincimizin artmasıdır. Bence iftarlar
abartılacak derecede lüks ve israf sofraları olmuyor. Türkiye'de yaz
kış açık büfeyle yemek yenilen otellerdeki bu tüketimin belki de binde
1'i iftar sofralarıdır. Peki 999 ne olacak?.."
Trafikte sabırlı olunmalı
Bardakoğlu,
Ramazan'da insanların öfkelerine yenik düşmemelerini de tavsiye ederek,
"İftar saatine yakın trafik kilitleniyor. İnsanlar birbirini incitiyor
ve orucun manevi güzellikleri, son anlarda adeta zedeleniyor. Sükunet
ve başkalarının haklarına saygı da önemli." dedi.
Gurbetçiler için programlar
Yurtdışındaki
vatandaşların Ramazan'da ayrı bir gurbet yaşamamaları için gerekli
tedbirleri aldıklarını anlatan Bardakoğlu, Avustralya'dan Kırım'a kadar
yurtdışına 200'e yakın din görevlisi gönderdiklerini bildirdi. Din
müşavirleri, din hizmetleri ataşeleri ve koordinatörleri aracılığıyla
her ülkede imkanlar dahilinde Ramazan programları düzenlendiğini ifade
eden Bardakoğlu, bu programların amacının sosyal dayanışmayı, birliği,
beraberliği ve kardeşliği artırmak, Türkiye ile bağlarını güçlendirmek
olduğunu söyledi. Bardakoğlu, bu kapsamda kadın ve gençlere yönelik
kültürel faaliyetler yapıldığını, ilmî toplantılar düzenlendiğini,
konserler verildiğini belirtti.
Medya, dinî konularda daha ciddi olmalı
Son
yıllarda medyanın büyük bir bölümünün dinî konuları ciddiyetle ve
ağırbaşlılıkla ele aldığını belirten Bardakoğlu, "Bu konuda çıta ve
kalite yükseldi. Münferit yanlışlar, rahatsız edici programlar olsa
bile bir genelleme yapamayız. O yüzden medyaya müteşekkiriz." dedi.
Basın
mensuplarının dinle ilgili soruları, din bilginlerine sormasını isteyen
Bardakoğlu, dinî konuların magazin üslubuyla değil, ciddiyetle ele
alınması gerektiğini söyledi.
Ali Bardakoğlu, "Dinî konuları
magazin üslubuyla ele almak o an için belki tebessüme yol açıyor. Ama
daha sonra zihinlerde ve gönüllerde yaralar bırakıyor. Çünkü din
hepimizin dini, din bağının kutsalla olan ilişkimizin fazla
hırpalanmaması gerekiyor." diye konuştu. TERAVİH VE RAMAZAN GECELERİNİN İHYASI
Ramazan
ayı, Allah’ın kullarına ihsan ettiği önemli bir aydır. Faziletiyle
ilgili yazılmış ve söylenmiş çok söz vardır. Ama ne olursa olsun asıl
olan yaşanmasıdır. Aksi taktirde bildiğini yaşamayan insan konumuna
düşülür ki, bu da İslâm’ın kabul etmediği bir gerçektir.
Ramazan
gecelerinin ihyasıyla ilgili Ebu Hureyre’den mervî şu hadis dikkat
çekici: “Rasulullah ramazan gecelerini ihya etmeye teşvik eder, fakat
kesin olarak emretmezdi. Her kim inanarak ve karşılığını Allah’tan
bekleyerek ramazanı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”
“Ramazanı
ihya etmek...”ten maksat, namaz kılarak ihya etmektir, bu namaz da
teravih namazıdır denmiş. Bir başka hadisi şerifte de Peygamberimiz:
“Şüphesiz Allah ramazan orucunu farz kıldı, ben de ramazan gecelerini
ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan
bekleyerek ramazanı oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse anasından
doğduğu gibi günahlarından temizlenmiş olur.” buyuruyor.
Görüldüğü
gibi ramazan gecelerini ihya etmek, Müslüman için son derece menfaatli
bir durum. Burada teravih namazı olarak zikredilmeye çalışılmışsa da,
sadece buna hasretmek eksik olur. Asıl olan, bu geceleri en hayırlı bir
şekilde değerlendirmektir. Kur’an okumak, Peygamber hayatını okumak,
tefekkür ve tezekkürle meşgul olmak, ramazan gecelerinde yapılması
gereken işlerden olmalıdır.
Ramazan
ayı, Kur’an ve ibadet ayı olduğundan, gündüzleri oruçlu insanların,
gecelerini de malayani ile geçirmeden, gündüzki orucun sevabını yok
edici davranışlarda bulunmaması gerekir. Onun için de insan, ramazan
ayında her yönüyle kendini hesaba çekmeli. Yaptığı güzelliklere devam
etmeli, yapmaması gerekip de yaptığı yanlışlardan da vazgeçip, nasuh
tevbesi yapmalıdır. Deyim yerindeyse yeniden doğmak için ramazan ayını,
kul, fırsat bilmeli.
Özellikle
ramazan gecelerinin ihyasında en verimli iş teravih namazıdır. Şimdi de
teravih namazının nasıl ve ne kadar kılınması gerektiği ile ilgili
bilgileri size aktaralım.
Teravih Namazı nedir?
Teravih,
nefsin istirahat etmesi demektir. Ramazan ayı içinde kıldığımız teravih
namazlarında her dört rekattan sonra dinlenildiği (dinlenmesi
gerektiği) için bu şekilde adlandırılmıştır.
Tek
ve cemaatle kılınabilen teravih namazının hükmü, Ahmet b. Hanbel, Şafiî
ve Ebu Hanife ile Malikîlerden bazılarına göre EFDALDİR. Bu hükme bu
mezheplerden bazı müctehidler farklı görüşler de beyan etmişlerdir.
Mesela Tahavî, vacib-i kifaye demiştir.
Peygamberimizin
teravih namazını devamlı cemaatle kılmadığından İslâm âlimlerinin bir
kısmı evde kılmanın faziletli olduğu kanaatine varmışlar. Hz. Ömer
devrinden sonra teravih namazı İslâm’ın şiârı haline geldi ve
Müslümanlar bunu devamlı olarak kıldılar. Bu sebeple alimler teravihi
camilerde kılmanın efdal olduğu hususunda görüş birliğine vardılar ve
bu konuda aşağıdaki delilleri zikrettiler:
Hz.
Aişe (r.a.) diyor ki: “Hz. Peygamber mescitte namaz kılmıştı. Bir grup
cemaat de O’na uyarak namaz kıldılar. Sonra ikinci gün yine kıldı. Bu
sefer cemaat çoğaldı. Sonra üçüncü gün, yahut dördüncü gün cemaat yine
toplandı. Fakat Hz. Peygamber onların yanına çıkmadı. Sabah olunca da
şöyle buyurdu: “Yaptığınızı gördüm. Ancak size çıkmaktan beni alıkoyan
şey, size bu namazın farz olmasından korkmamdır.”
Görüldüğü
gibi Hz. Peygamber, teravih namazını cemaatle kılmıştır. O’nu cemaate
devam etmekten “ümmetime farz kılınır” endişesi alıkoymuştur.
Ebu
Hureyre diyor ki: “Hz. Peygamber, ramazanda çıkıp baktı ki, bir grup
cemaat mescidin bir köşesinde namaz kılıyor. “Bunlar nedir?” diye
sordu. Dediler ki: “Bunlar Kur’an okumayı bilmeyen bir topluluktur.
Ubey b. Kâb namaz kılıyor, onlar da onun namazına uyarak kılıyorlar.”
Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Doğru yapıyorlar. Yaptıkları
şey ne güzeldir.”
Hz.
Ömer (r.a.)’in, cemaati Übey b. Kâb’ın arkasında topladığı belirtilir.
Zikredilen bu deliller teravih namazının cemaatle kılınmasına delil
teşkil etmektedir.
Hz.
Peygamber’in: “Farz olanı müstesna namazın efdali, kişinin evinde
kıldığı namazdır.” sözünü alimler, teheccüd namazına hamletmişlerdir.
Nitekim bayram namazları, küsuf ve istiska gibi cemaatle kılınması
meşru olan bazı namazları umumdan istisna ettiler. Teravih namazı da
böyledir. Bunun için Ömer b. el-Hattab, teravihin farz kılınması
endişesi ortadan kalkınca, cemaatle camide kılmayı emretmiştir. Bu
uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam edegelmiş ve ramazan
ayında teravih namazı kılmak, İslâm’ın şiarı olmuştur. Ancak teravihi
camide cemaatle kılmayıp da evinde kılan kimse kötülenmez, ayıplanmaz.
Teravih
namazı konusunda sahabe uygulamasına gelince; Hz. Peygamber’in
vefatından sonra Ebu Bekir ve kısmen de Ömer döneminde teravih namazı
münferiden, yani cemaat olmaksızın kılınmaktaydı. Bir ramazan öncesi
Ömer mescide çıktığında, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı
kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir
imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu,
düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün
Ubey b. Kâb’ı teravih imamı tayin etmiştir. Düzenli bir şekilde namazın
kılındığını görünce de: “Bu ne de güzel bir yeniliktir (bidat).” diye
memnuniyetini ifade etmiştir.
Teravih Namazının rekat sayısı
Bu konuda alimlerin üç görüşü vardır:
1- Teravih sekiz rekattır. Muhaddislerin ve Muhakkiklerin görüşü.
2- Teravih yirmi rekattır. Üç imam; Ebu Hanife, Şafî ve Ahmet b. Hanbel’in görüşü.
3- Teravih otuz altı rekattır. İmam-ı Malik’in görüşü.
Bu
görüş içinde muhtelif deliller mevcut. Yalnız üçüncü görüş konusundaki
delil hayli zayıf. Birinci ve ikinci görüş konusunda oldukça kuvvetli
deliller mevcut. Bu konuda delillerle sizlerin dikkatini dağıtmak
istemiyorum. Fakat şunu ifade etmeyi de vazife addediyorum: Bu
açıklamalara göre, teravih namazının sekiz rekatının Hz. Peygamberin
sünneti, geri kalan on iki rekatının ise, teravihin yirmi rekat
olduğuna dair, sahabenin sünneti ve İslâm ümmetinin ramazan ayını ihya
gecesiyle yaşattığı geleneği olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumu
birbirinden ayırmak için bazı Hanefîler teravih namazının ilk sekiz
rekatının RATİBE sünnet, geri kalan on iki rekatının ise MÜSTEHAB
olduğunu söylemişlerdir.
Ramazan
ayı Kur’an ayı, ramazan ayı ibadet ayı; bu aya erişen Mü’minler bunun
kadrini, kıymetini iyi bilmeliler. Bir kudsî hadiste buyuruluyor ki:
“Kulum bana nafile ibadetle yaklaşır; ben onun gören gözü, tutan eli,
yürüyen ayağı olurum.” Bizler de bu anlayış üzere hayatımızı idame
etmek istiyorsak ibadetlerimize özen göstermeliyiz. İster sekiz, ister
yirmi, ister otuz altı kılalım; ister evde, ister mescid/camide kılalım
mühim olan hakkıyla ve Allah’ın rızasına uygun olarak kılmaya
çalışmamızdır.
Allah’a yakın olmaya çalışıp, Allah’a yaklaştırıcı ibadet etmeye gayret edelim.
Yazıyı
tamamlamaya çalışırken bir hususu da izah etmek istiyorum. Ülkemizde
kılınan teravih namazları adeta sürat yarışı şeklinde eda edilmeye
çalışılıyor. Ne hikmetse böyle bir teamül mevcut. Oysa teravih
namazının hızlı kılınacağına dair en ufak bir kaynak mevcut değil. Hal
böyle olunca mü’minlerin bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Oysa bizler
biliyoruz ki, geç saatlere kadar teravih kılınırdı.
Bu
hususta şu, bazı kimseler çabucak teravih namazını kılıp, kahvehanelere
dolup sahur vaktine kadar oturup/oynayıp ondan sonra -bir kısmı sabah
namazını kılıp bir kısmı da onu dahi kılmadan- yatmakta. Bu son derece
mahzurlu. Sevaba ihtiyacı olan biz mü’minlerin böylesi hallerden uzak
durması gerekir.
Ne mutlu her şeyi Allah’ın rızasına uygun yapmaya çalışanlara!
Kaynaklar:
1- İslamî Araştırmalar Sayı: 4 Nisan 1987
2- İlmihal-ı İslam ve Toplum: İSAM-TÜRKİYE DİYANET VAKFI-İSLAM ARAŞTIRMALARI MERKEZİ, İST. 1999.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, teravih namazlarında
kadınların, gençlerin ve çocukların da camileri doldurmasını
istediklerini belirtti.
Ramazan ayının ilk teravih namazı bu akşam yatsı namazından
sonra kılınacak. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu,
teravih namazlarında kadınların, gençlerin ve çocukların da camileri
doldurmasını istediklerini belirterek, "Çocuklar camide koşuştursun,
kimse 'Namazımızı bozarlar mı?' diye düşünmesin'' dedi.
Bardakoğlu,
orucun kişilik, sabır ve irade eğitimi olduğunu belirterek, "Oruç bir
aç kalış değildir. Allah'ın nimetlerinin bir kısmından bir süre geri
durarak, hem nimetin kadir kıymetini öğrenmeyi hem de bu nimete
ulaşamayan aç, yoksul ve ihtiyaç sahiplerini düşünmeyi öğretir.'' diye
konuştu.
Sadece
camilerde din görevlilerinin verdiği bilgilerle yetinme döneminin
geçtiğini vurgulayan Bardakoğlu, "Artık sadece hocalarımızın, mihrapta,
minberde, cami içlerinde verdiği bilgilerle İslam dini hakkında yeteri
kadar bilgileneceğimizi düşünmek, sanmak doğru değil. Devir, okuma ve
kendi bilgilerimizi artırma devri." dedi. Prof. Dr. Bardakoğlu,
kadınlara camilerin yukarı katlarında yer ayrıldığını belirterek,
"Doğrusu oraya iniş çıkışlar da çok rahat değil. Ama biz oraların
rahat, temiz, aydınlık olması, erkekler tarafından doldurulmaması
konusunda uyarılar yapıyoruz." dedi.
Lüks otellerdeki iftarlar
Aşırı
lüks ve israfın herkes için, her dönemde günah olduğunu ve buna karşı
toplumsal bilincin artırılması gerektiğini anlatan Bardakoğlu, bunun
sadece Ramazan'a özel bir durum olmadığını dile getirdi. "Lüks otelde
iftar daveti vermek günah demenin doğru olmayacağını" anlatan Ali
Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İnsanların konuklarına,
davetlerine göre uygun mekanlar seçmeleri en tabii haklarıdır. Bir
yanlışı eleştirirken, bir başka yanlışı yapmamak lazım. Önemli olan
lüks ve israfa karşı toplumsal bilincimizin artmasıdır. Bence iftarlar
abartılacak derecede lüks ve israf sofraları olmuyor. Türkiye'de yaz
kış açık büfeyle yemek yenilen otellerdeki bu tüketimin belki de binde
1'i iftar sofralarıdır. Peki 999 ne olacak?.."
Trafikte sabırlı olunmalı
Bardakoğlu,
Ramazan'da insanların öfkelerine yenik düşmemelerini de tavsiye ederek,
"İftar saatine yakın trafik kilitleniyor. İnsanlar birbirini incitiyor
ve orucun manevi güzellikleri, son anlarda adeta zedeleniyor. Sükunet
ve başkalarının haklarına saygı da önemli." dedi.
Gurbetçiler için programlar
Yurtdışındaki
vatandaşların Ramazan'da ayrı bir gurbet yaşamamaları için gerekli
tedbirleri aldıklarını anlatan Bardakoğlu, Avustralya'dan Kırım'a kadar
yurtdışına 200'e yakın din görevlisi gönderdiklerini bildirdi. Din
müşavirleri, din hizmetleri ataşeleri ve koordinatörleri aracılığıyla
her ülkede imkanlar dahilinde Ramazan programları düzenlendiğini ifade
eden Bardakoğlu, bu programların amacının sosyal dayanışmayı, birliği,
beraberliği ve kardeşliği artırmak, Türkiye ile bağlarını güçlendirmek
olduğunu söyledi. Bardakoğlu, bu kapsamda kadın ve gençlere yönelik
kültürel faaliyetler yapıldığını, ilmî toplantılar düzenlendiğini,
konserler verildiğini belirtti.
Medya, dinî konularda daha ciddi olmalı
Son
yıllarda medyanın büyük bir bölümünün dinî konuları ciddiyetle ve
ağırbaşlılıkla ele aldığını belirten Bardakoğlu, "Bu konuda çıta ve
kalite yükseldi. Münferit yanlışlar, rahatsız edici programlar olsa
bile bir genelleme yapamayız. O yüzden medyaya müteşekkiriz." dedi.
Basın
mensuplarının dinle ilgili soruları, din bilginlerine sormasını isteyen
Bardakoğlu, dinî konuların magazin üslubuyla değil, ciddiyetle ele
alınması gerektiğini söyledi.
Ali Bardakoğlu, "Dinî konuları
magazin üslubuyla ele almak o an için belki tebessüme yol açıyor. Ama
daha sonra zihinlerde ve gönüllerde yaralar bırakıyor. Çünkü din
hepimizin dini, din bağının kutsalla olan ilişkimizin fazla
hırpalanmaması gerekiyor." diye konuştu. TERAVİH VE RAMAZAN GECELERİNİN İHYASI
Ramazan
ayı, Allah’ın kullarına ihsan ettiği önemli bir aydır. Faziletiyle
ilgili yazılmış ve söylenmiş çok söz vardır. Ama ne olursa olsun asıl
olan yaşanmasıdır. Aksi taktirde bildiğini yaşamayan insan konumuna
düşülür ki, bu da İslâm’ın kabul etmediği bir gerçektir.
Ramazan
gecelerinin ihyasıyla ilgili Ebu Hureyre’den mervî şu hadis dikkat
çekici: “Rasulullah ramazan gecelerini ihya etmeye teşvik eder, fakat
kesin olarak emretmezdi. Her kim inanarak ve karşılığını Allah’tan
bekleyerek ramazanı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”
“Ramazanı
ihya etmek...”ten maksat, namaz kılarak ihya etmektir, bu namaz da
teravih namazıdır denmiş. Bir başka hadisi şerifte de Peygamberimiz:
“Şüphesiz Allah ramazan orucunu farz kıldı, ben de ramazan gecelerini
ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan
bekleyerek ramazanı oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse anasından
doğduğu gibi günahlarından temizlenmiş olur.” buyuruyor.
Görüldüğü
gibi ramazan gecelerini ihya etmek, Müslüman için son derece menfaatli
bir durum. Burada teravih namazı olarak zikredilmeye çalışılmışsa da,
sadece buna hasretmek eksik olur. Asıl olan, bu geceleri en hayırlı bir
şekilde değerlendirmektir. Kur’an okumak, Peygamber hayatını okumak,
tefekkür ve tezekkürle meşgul olmak, ramazan gecelerinde yapılması
gereken işlerden olmalıdır.
Ramazan
ayı, Kur’an ve ibadet ayı olduğundan, gündüzleri oruçlu insanların,
gecelerini de malayani ile geçirmeden, gündüzki orucun sevabını yok
edici davranışlarda bulunmaması gerekir. Onun için de insan, ramazan
ayında her yönüyle kendini hesaba çekmeli. Yaptığı güzelliklere devam
etmeli, yapmaması gerekip de yaptığı yanlışlardan da vazgeçip, nasuh
tevbesi yapmalıdır. Deyim yerindeyse yeniden doğmak için ramazan ayını,
kul, fırsat bilmeli.
Özellikle
ramazan gecelerinin ihyasında en verimli iş teravih namazıdır. Şimdi de
teravih namazının nasıl ve ne kadar kılınması gerektiği ile ilgili
bilgileri size aktaralım.
Teravih Namazı nedir?
Teravih,
nefsin istirahat etmesi demektir. Ramazan ayı içinde kıldığımız teravih
namazlarında her dört rekattan sonra dinlenildiği (dinlenmesi
gerektiği) için bu şekilde adlandırılmıştır.
Tek
ve cemaatle kılınabilen teravih namazının hükmü, Ahmet b. Hanbel, Şafiî
ve Ebu Hanife ile Malikîlerden bazılarına göre EFDALDİR. Bu hükme bu
mezheplerden bazı müctehidler farklı görüşler de beyan etmişlerdir.
Mesela Tahavî, vacib-i kifaye demiştir.
Peygamberimizin
teravih namazını devamlı cemaatle kılmadığından İslâm âlimlerinin bir
kısmı evde kılmanın faziletli olduğu kanaatine varmışlar. Hz. Ömer
devrinden sonra teravih namazı İslâm’ın şiârı haline geldi ve
Müslümanlar bunu devamlı olarak kıldılar. Bu sebeple alimler teravihi
camilerde kılmanın efdal olduğu hususunda görüş birliğine vardılar ve
bu konuda aşağıdaki delilleri zikrettiler:
Hz.
Aişe (r.a.) diyor ki: “Hz. Peygamber mescitte namaz kılmıştı. Bir grup
cemaat de O’na uyarak namaz kıldılar. Sonra ikinci gün yine kıldı. Bu
sefer cemaat çoğaldı. Sonra üçüncü gün, yahut dördüncü gün cemaat yine
toplandı. Fakat Hz. Peygamber onların yanına çıkmadı. Sabah olunca da
şöyle buyurdu: “Yaptığınızı gördüm. Ancak size çıkmaktan beni alıkoyan
şey, size bu namazın farz olmasından korkmamdır.”
Görüldüğü
gibi Hz. Peygamber, teravih namazını cemaatle kılmıştır. O’nu cemaate
devam etmekten “ümmetime farz kılınır” endişesi alıkoymuştur.
Ebu
Hureyre diyor ki: “Hz. Peygamber, ramazanda çıkıp baktı ki, bir grup
cemaat mescidin bir köşesinde namaz kılıyor. “Bunlar nedir?” diye
sordu. Dediler ki: “Bunlar Kur’an okumayı bilmeyen bir topluluktur.
Ubey b. Kâb namaz kılıyor, onlar da onun namazına uyarak kılıyorlar.”
Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki: “Doğru yapıyorlar. Yaptıkları
şey ne güzeldir.”
Hz.
Ömer (r.a.)’in, cemaati Übey b. Kâb’ın arkasında topladığı belirtilir.
Zikredilen bu deliller teravih namazının cemaatle kılınmasına delil
teşkil etmektedir.
Hz.
Peygamber’in: “Farz olanı müstesna namazın efdali, kişinin evinde
kıldığı namazdır.” sözünü alimler, teheccüd namazına hamletmişlerdir.
Nitekim bayram namazları, küsuf ve istiska gibi cemaatle kılınması
meşru olan bazı namazları umumdan istisna ettiler. Teravih namazı da
böyledir. Bunun için Ömer b. el-Hattab, teravihin farz kılınması
endişesi ortadan kalkınca, cemaatle camide kılmayı emretmiştir. Bu
uygulama o zamandan günümüze kadar böylece devam edegelmiş ve ramazan
ayında teravih namazı kılmak, İslâm’ın şiarı olmuştur. Ancak teravihi
camide cemaatle kılmayıp da evinde kılan kimse kötülenmez, ayıplanmaz.
Teravih
namazı konusunda sahabe uygulamasına gelince; Hz. Peygamber’in
vefatından sonra Ebu Bekir ve kısmen de Ömer döneminde teravih namazı
münferiden, yani cemaat olmaksızın kılınmaktaydı. Bir ramazan öncesi
Ömer mescide çıktığında, halkın dağınık bir şekilde teravih namazı
kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanları bir
imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu,
düzenli bir şekilde kılınmasının uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün
Ubey b. Kâb’ı teravih imamı tayin etmiştir. Düzenli bir şekilde namazın
kılındığını görünce de: “Bu ne de güzel bir yeniliktir (bidat).” diye
memnuniyetini ifade etmiştir.
Teravih Namazının rekat sayısı
Bu konuda alimlerin üç görüşü vardır:
1- Teravih sekiz rekattır. Muhaddislerin ve Muhakkiklerin görüşü.
2- Teravih yirmi rekattır. Üç imam; Ebu Hanife, Şafî ve Ahmet b. Hanbel’in görüşü.
3- Teravih otuz altı rekattır. İmam-ı Malik’in görüşü.
Bu
görüş içinde muhtelif deliller mevcut. Yalnız üçüncü görüş konusundaki
delil hayli zayıf. Birinci ve ikinci görüş konusunda oldukça kuvvetli
deliller mevcut. Bu konuda delillerle sizlerin dikkatini dağıtmak
istemiyorum. Fakat şunu ifade etmeyi de vazife addediyorum: Bu
açıklamalara göre, teravih namazının sekiz rekatının Hz. Peygamberin
sünneti, geri kalan on iki rekatının ise, teravihin yirmi rekat
olduğuna dair, sahabenin sünneti ve İslâm ümmetinin ramazan ayını ihya
gecesiyle yaşattığı geleneği olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumu
birbirinden ayırmak için bazı Hanefîler teravih namazının ilk sekiz
rekatının RATİBE sünnet, geri kalan on iki rekatının ise MÜSTEHAB
olduğunu söylemişlerdir.
Ramazan
ayı Kur’an ayı, ramazan ayı ibadet ayı; bu aya erişen Mü’minler bunun
kadrini, kıymetini iyi bilmeliler. Bir kudsî hadiste buyuruluyor ki:
“Kulum bana nafile ibadetle yaklaşır; ben onun gören gözü, tutan eli,
yürüyen ayağı olurum.” Bizler de bu anlayış üzere hayatımızı idame
etmek istiyorsak ibadetlerimize özen göstermeliyiz. İster sekiz, ister
yirmi, ister otuz altı kılalım; ister evde, ister mescid/camide kılalım
mühim olan hakkıyla ve Allah’ın rızasına uygun olarak kılmaya
çalışmamızdır.
Allah’a yakın olmaya çalışıp, Allah’a yaklaştırıcı ibadet etmeye gayret edelim.
Yazıyı
tamamlamaya çalışırken bir hususu da izah etmek istiyorum. Ülkemizde
kılınan teravih namazları adeta sürat yarışı şeklinde eda edilmeye
çalışılıyor. Ne hikmetse böyle bir teamül mevcut. Oysa teravih
namazının hızlı kılınacağına dair en ufak bir kaynak mevcut değil. Hal
böyle olunca mü’minlerin bu konuya dikkat etmeleri gerekir. Oysa bizler
biliyoruz ki, geç saatlere kadar teravih kılınırdı.
Bu
hususta şu, bazı kimseler çabucak teravih namazını kılıp, kahvehanelere
dolup sahur vaktine kadar oturup/oynayıp ondan sonra -bir kısmı sabah
namazını kılıp bir kısmı da onu dahi kılmadan- yatmakta. Bu son derece
mahzurlu. Sevaba ihtiyacı olan biz mü’minlerin böylesi hallerden uzak
durması gerekir.
Ne mutlu her şeyi Allah’ın rızasına uygun yapmaya çalışanlara!
Kaynaklar:
1- İslamî Araştırmalar Sayı: 4 Nisan 1987
2- İlmihal-ı İslam ve Toplum: İSAM-TÜRKİYE DİYANET VAKFI-İSLAM ARAŞTIRMALARI MERKEZİ, İST. 1999.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Cuma Ocak 04, 2013 10:45 pm tarafından naci9690
» Ahmet Şafak FuLL ALbümLeri
Salı Ara. 04, 2012 4:10 pm tarafından tayfurum_20
» BOZKURT İŞARETİNİN MUHTEVASI
Paz Ara. 28, 2008 8:13 pm tarafından elhamra2
» Bahçeli'den Gül'e gaflet uyarısı
Ptsi Eyl. 01, 2008 4:12 pm tarafından sefakan
» Ali Kınık - FuLL aLbümLeri
Ptsi Eyl. 01, 2008 11:03 am tarafından sefakan
» Ramazan'da nelere dikkat etmeliyiz?
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:25 am tarafından sefakan
» Oruç ve Ramazan'ın manası
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:23 am tarafından sefakan
» Haydi çocuklar teravih namazına!
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:03 am tarafından sefakan
» İslam dünyasında Ramazan sevinci
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:02 am tarafından sefakan
» Ramazan öncesi gelen hidayet
Ptsi Eyl. 01, 2008 9:58 am tarafından sefakan