Giriş yap
En son konular
En iyi yollayıcılar
sefakan | ||||
yusufocak | ||||
TurkMasteR | ||||
reis46 | ||||
hakkı kaya | ||||
Osman Aydın | ||||
elhamra2 | ||||
tayfurum_20 | ||||
naci9690 |
Kimler hatta?
Toplam 83 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 83 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 166 kişi Çarş. Ağus. 02, 2017 5:14 pm tarihinde online oldu.
Istatistikler
Toplam 33 kayıtlı kullanıcımız varSon kaydolan kullanıcımız: rosedrop
Kullanıcılarımız toplam 357 mesaj attılar bunda 336 konu
TARİHTA BUGÜN
Gazete Oku
KitapYurdu.com
sivil itaatsizlik
1 sayfadaki 1 sayfası
sivil itaatsizlik
sivil
itaatsizlik
Sivil itaatsizlik tamlamasının ilk kısmı olan sivil
kelimesinin dilimizde askeri olmayan, kaba güç kullanmayan ve hiçbir resmi
makamdan güç almayan gibi çağrışımları vardır.
İtaatsiz sözcüğü ise dilimizde asi, söz dinlemez, boyun eğmez, dik kafalı
serkeş, buyruk altına girmez gibi anlamlar taşır.
Sivil itaatsizlik, devlet gücünün üçüncü kişilerce
açıkça görülebilir ve anlaşılabilir derecede haksızlık olarak algılanan eylemine
karşı, kaba güç kullanmadan ve kamuya açık olarak gerçekleştirilen bir protesto
eylemidir. Bir kimsenin yasaya aykırı, kamuya açık, şiddetsiz ve vicdani bir
eyleme girişmesi sivil itaatsizlik eylemi olarak tanımlanır.
Sivil itaatsizlik her türlü anarşizmden, fanatizmden,
ideolojik saplantıdan, kuruntu ve bencil çıkarlardan arı düşünülmesi gereken bir
protesto şeklidir. Bu bağlamda sivil itaatsizlik mevcut hukuksal düzeni meşru
kabul eden fakat ağır haksızlıklar taşıdığına inanılan tekil hükümet eylemlerine
aracı olmayan bir olgudur. Yani iyi bir vatandaş olma ve iyi bir insan olma
arasında ortaya çıkabilecek gerilimin pozitif usul ve süreçlerle aşılması
anlamındadır.
Türkiye bağlamında “Sivil İtaatsizlik” kavramını
inceleyecek olursak bu kavram Türk insanın henüz aşina olmadı bir
kavramdır. Konu hakkında yazılmış ya da
Türkçe ye tercüme edilmiş çok az eser vardır. Türkiye de sivil itaatsizliğin ne
olduğu, hangi eylemlerin bu kapsama dâhil olduğu, bu tür eylemlerle nelerin
amaçlandığı hala hem toplum hem de devlet idarecileri tarafından yeterince
bilinmemektedir.
Konunun daha iyi anlaşılması bakımından tarihte yaşanmış
bazı sivil itaatsizlik eylemlerinden bahsetmek kuşkusuz yararlı olacaktır. 19.
yüzyılın sonlarına doğru Hindistan da kazançlı bir çıkar elde etmek isteyen
İngiliz yönetimi tuz üretimini kendi tekeline alarak tuz yapımını yasaklayan bir
karar aldı. Bu karara bir tepki olarak
Gandi ardındakileri toplayarak deniz kıyısına geldi ve burada bir tas deniz
suyunu buharlaştırmak suretiyle deniz suyundan tuz elde ederek yasayı Simgesel
olarak çiğnedi. Bu eyleminin sonunda tıpkı beklediği gibi apar topar
tutuklanarak ceza evine konuldu. Gandi yurttaşlarının gözünde onlar için her
şeyi yapabilecek bir halk kahramanıydı. Gandi tutuklanışını adaletsiz bir
uygulama olarak gördüğü için ceza evinde açlık grevine başladı. Bu arada yüz
binler Gandi’nin arkasından giderek yasağı deliyor ve bütün hapishaneler dolup
taşıyordu. Gandi günden güne eriyip giderken İngiliz yönetimi Gandi nin
ellerinde ölmesini göze alamayarak kendisini serbest bırakmak zorunda kaldı.
Gandi fiziksel olarak iyi bir duruma gelir gelmez tekrar aynı suçu işledi ve
yine tutuklandı. İş, kedi fare olayına dönmüştü. Sonun da Gandi yapmış olduğu bu
eylemleri sayesinde İngilterecin bu tekelini ortadan kaldırmayı başardı. Daha
sonra gözünü daha başka haksızlıklara dikti ve çeşitli eylemlerde bulundu.
Gandi’nin bu mücadelesi 1945 yılında Hindistan’a Özgürlüğü getiren hareketlerin
temeli olmuştur.
Yine tarihte önemli bir sivil itaatsizlik olayı II.
Dünya Savaşında yaşamıştır. Naziler, savaşta işgal ettikleri ülkelerde
Yahudilerin belli olması için onlara giysilerinin sırtına sarı, altı uçlu yıldız
dikmelerini zorunlu kılan yasalar çıkarttılar. Danimarka da bu yasaya karşı
gelmek suretiyle, herkes Yahudi olsun olmasın sırtlarına bu yıldızlardan
diktiler ve sokaklarda boy göstererek yasanın fiili olarak uygulanmasını
imkânsız hale getirdiler. Nazi yönetimi bu eylemlerin arkasında olduğuna
inandığı Danimarka kralı Cristian’ saraya hapsederek halka kralın ağır hasta
olduğunu duyurdu. Tabi halk buna inanmadı ve bir başka sivil itaatsizlik
eylemine girişti. Tepkilerini çiçek yollama şeklinde gösterdiler. Ülkedeki
herkes Krala çiçek siparişli verdi ve ertesi gün Kopenhag sokakları krala. Çiçek
götürmek isteyen insanlarla dolup taştı. Kentte günlük hayat işlemez hale geldi
ve kentin tamam paydos etti. Böylece Naziler kralı serbest bırakmak zorunda
kaldılar ve krala kendi ülkesinde tam bir özgürlük
tanıdılar.
Sivil İtaatsizliğin Temel
Unsurları
Yasaya
Aykırılık
Sivil itaatsizlik üstün bir ahlaki norm adına, tekil bir
hukuk normunun ihlal edilmesidir. Yani özde kanuna değil kötü olduğu düşünülen
bir kanuna karşı eylemde bulunma söz konusudur. Sivil itaatsizlik haksız bir
uygulamaya karşı bütün yasal yollar denendikten sonra girişilen yasadışı
eylemlerdir. Bu yola ancak yasal süreçler denendikten sonra başvurulur. Bu
bakımdan sivil itaatsizliğin yasadışı bir eylem olması onun değerini düşüreceği
anlamına gelmez çünkü yasallık ve meşruiyet arasında tam bir tekabüliyet yoktur.
Hatta bu ikisi arasında bir gerilim olması dolayısıyla sivil itaatsizliği
yasallık değil meşruiyet bağlamında incelemek gerekecektir. Sivil itaatsizlik en azından bir hukuk
kuralının çiğnenmiş olduğu bir erdemdir.
Alenilik /
Kamusallık
Alenilik sadece eyleme katılanların kendilerini
gizlememeleri değil yapılan eylemin kamuoyunca anlaşılabilir olması
anlamındadır. Bu kuralın açıkça ihlal edilmesi durumunda elde edilmek istenen
sonucun daha baştan engellenmesi söz konusuysa eylem gizlenebilir. Sahibinden
kaçan köleyi saklayan bireyin davranışı buna en güzel örnek olarak
gösterilebilir. Bu hallerde bile eylem ve onun mesajını sonradan kamuya
duyurmadan sivil itaatsizlik tamamlanamaz. Alenilikle ilgili bir diğer durumda
eylemin gidişatının hesaplanabilir olmasıdır.
Şiddetin
Reddedilmesi
Eylemin kamusal olmasına eşdeğer bir sivil itaatsizlik
ilkesi de şiddete ve kaba güze başvurulmamasıdır. Bir itaatsizliğin hukuk
devleti içerisinde sivil olabilmesinin bir şartı da onun kesinlikle şiddete
başvurmamasıdır. Ancak şiddetin ne olduğu ve sınırların nerede başlayıp bittiği
tartışmalıdır. Genel olarak şiddet bir insanın öteki insanların fiziksel ruhsal
yapıları üzerine baskı kurması olarak tanımlanmaktadır.
Bireyin yaptığı sosyal ihlaller yalnızca sosyal amaçlı
olduğunda siyasaldır. Ancak grup
ihlalleri hangi motivasyonla yapılırsa yapılsın sınırlayıcı oldukları için
siyasal niteliklidir. Sivil itaatsizliği
diğer şiddet dışı eylemlerden ayırmak amaçlandığında bir uca nefret içermeyen
şiddet diğer uca pasifizm konulursa sivil itaatsizlik ortalarda bir yerde
bulunur.
Sistemin Geneline Değil Tekil
Haksızlıklara Karşı Olma
Sivil itaatsiz kişi mevcut anayasal düzenin temel
ilkelerine veya toplumsal sözleşmeye karşı esaslı ve köklü bir itirazda
bulunamaz. Aksine bu temel anlaşma ilkelerinin çiğnenmesinden duyulan kaygıyı
dile getirmek için bu yola başvurulur. Sivil itaatsizliği devrimden ayıran en
önemli özelliği de budur. Devrim sistemin tümüne yönelikken sivil itaatsizlik
sistemin yalnızca aksayan yönlerine yöneliktir.
Direniş savaşçılarından farklı olarak sivil itaatsizlik
eylemi düzenin demokratik yasallığını kabul eder. Haklı bir sivil itaatsizlik eylemi demokratik
hukuk devletinde dahi yasal düzenlemelerin gayri meşru olabileceği ihtimalinden
doğmaktadır. Sivil itaatsiz eylemciler
davalarında aceleci değildirler iknayı hedeflediklerinden dolayı barışçı
yöntemleri kullanırlar ve sembolik eylemlerle iktida
ederler.
Siyasal ve Hukuksal Sorumluluğun
Üstlenilmesi
Cezai sorumluluğun kabul edilmesinin, sivil
itaatsizliğin gerekli bir şartı olup olmadığı konusunda tam görüş birliği
yoktur. Ancak cezaya katlanma sivil itaatsizlikte giderek ağırlık kazanan bir
gerçektir. Bazı teorisyenler hukuki sorumluluğu üstlenmenin eylemlere samimiyet
bahşettiğini savunurken diğer bazı teorisyenlerde meşru düzeyde girişilen bir
eylemden dolayı cezalandırmayı kabul etmenin doğru olmadığında ısrar
etmektedirler.
Kamuya açık, şiddete başvurmayan, siyasal ahlaksal
gerekçelerle ağır bir haksızlığa karşı protestoda bulunan kişinin eylemi hukuka
aykırı olsa bile eylemcilerin adi bir suçlu gibi muamele görmesi nesafet
kurallarına aykırıdır.
Ahlaki
Motivasyonla İşlenmiş bir
Siyasal Eylem
Olma
Sivil itaatsizliği diğer siyasi eylemlerden ayıran en
faydalı kriterlerden biriside ahlakiliktir. Bu ilke bir eyleme her türlü kişisel
çıkardan uzak olarak girişme niyet ve iradesidir. Genel bir ahlak
yükümlülüğünden kaynaklanan motivasyonun yansıması olarak siyasi yükümlülük
ahlaki yükümlülük olarak kabul edilir. Ahlaksallık bir kanuna niçin itaat
edilmelidir sorusundan çok bir kanuna ne zaman itaat edilmelidir? Sorusunun
cevabıyla ilgilidir. Ahlaksallığın doğal sonucu daha yüce bir evrensel ilke
adına verilen taahhütten vazgeçmedir.
Sivil
İtaatsizliğin Özellikleri
—Sivil kelimesi “suçlu” kelimesinin karşıtı olarak
kullanılamaz çünkü bazı sivil itaatsizlik eylemleri suça meyillidir.
—Tesadüfen yapılan bir hareket değil düşünülerek yapılan
bir eylemdir.
—Harici bir amacı vardır adaletsizliğe ve şartları
değiştirmeye dikkat çeker.
—Şiddet dışıdır.
—Sıradan suç niyetine sahip değildir.
—Anayasanın ilk düzeltme teorisinde yer alan bir ifade
ve iletişim şeklidir.
—Gücü elinde bulunduranlar tarafından engellenen
kişilerce kullanılır.
—Yasa veya yasalara karşı olabilir. Dini bir felsefeye
sahip olabilir ama bu zorunlu değildir.
Faşist parti programında kollektivist ilkelere dayanan
bir ekonomi sistemini benimseyen sosyalist projeler karşısında en çok üretim ve
en çok refahı veren özel teşebbüsün benimsendiği
belirtilmiştir.
Emperyal Bir
Dış Politika
İtalya’nın Birinci Dünya Savaşından beklediğini
alamaması faşist yönetimin ile birlikte İtalya’nın yayılmacı bir politika
izlemesini de beraberinde getirdi.
Faşistler, eski Roma imparatorluğu’nun hayalini canlandırmak hevesinde
olduklarını iddia ettiler. Özellikle Mare Nostrum (bizim Deniz)
politikası ile Akdeniz’e yönelik bakışları ikinci Dünya savaşının en büyük
sebeplerinden birisidir.
Siyasal Yapı
Faşist parti içerisinde siyasal yapının bel kemiği Önder
(Duce) dir. Ayrıca faşist rejim içerisinde tek parti
anlayışı hâkimdir. Parti üyeleri sıkı
bir disipline uyarlar. Önderin emirleri
kayıtsız şartsız yerine getirilir. Yine
parti ile hükümet arasında bağlantı sağlayan Büyük Faşizm Konseyi önemli bir
yere sahiptir. Parlamentoyu eskimiş bir
kurum olarak gören Faşistler, klasik parlamentonun yerine Korporatif Meclis
tesis etmeyi amaçlamışlardır.
Sonuç olarak: bu özellikleriyle faşizm, 20. yüzyılın gördüğü en kanlı ideolojilerden
birisidir. Birinci Dünya Savaşı
sonrasında İtalya da doğmuş ve Almanya ya sıçramış, daha sonra Rivera ve Franco gibi
diktatörlerin yönetimiyle İspanya da yaşanmış, Salazar’ın diktatörlüğünde
Portekiz’de etkili olmuş ve 1974 yılından itibaren faşist yönetimler Avrupa’dan
silinmiştir. Ancak 1990’dan sonraki
süreçte Avusturya ve Fransa da faşist eğilimler tekrar yükselişe geçmiştir.
itaatsizlik
Sivil itaatsizlik tamlamasının ilk kısmı olan sivil
kelimesinin dilimizde askeri olmayan, kaba güç kullanmayan ve hiçbir resmi
makamdan güç almayan gibi çağrışımları vardır.
İtaatsiz sözcüğü ise dilimizde asi, söz dinlemez, boyun eğmez, dik kafalı
serkeş, buyruk altına girmez gibi anlamlar taşır.
Sivil itaatsizlik, devlet gücünün üçüncü kişilerce
açıkça görülebilir ve anlaşılabilir derecede haksızlık olarak algılanan eylemine
karşı, kaba güç kullanmadan ve kamuya açık olarak gerçekleştirilen bir protesto
eylemidir. Bir kimsenin yasaya aykırı, kamuya açık, şiddetsiz ve vicdani bir
eyleme girişmesi sivil itaatsizlik eylemi olarak tanımlanır.
Sivil itaatsizlik her türlü anarşizmden, fanatizmden,
ideolojik saplantıdan, kuruntu ve bencil çıkarlardan arı düşünülmesi gereken bir
protesto şeklidir. Bu bağlamda sivil itaatsizlik mevcut hukuksal düzeni meşru
kabul eden fakat ağır haksızlıklar taşıdığına inanılan tekil hükümet eylemlerine
aracı olmayan bir olgudur. Yani iyi bir vatandaş olma ve iyi bir insan olma
arasında ortaya çıkabilecek gerilimin pozitif usul ve süreçlerle aşılması
anlamındadır.
Türkiye bağlamında “Sivil İtaatsizlik” kavramını
inceleyecek olursak bu kavram Türk insanın henüz aşina olmadı bir
kavramdır. Konu hakkında yazılmış ya da
Türkçe ye tercüme edilmiş çok az eser vardır. Türkiye de sivil itaatsizliğin ne
olduğu, hangi eylemlerin bu kapsama dâhil olduğu, bu tür eylemlerle nelerin
amaçlandığı hala hem toplum hem de devlet idarecileri tarafından yeterince
bilinmemektedir.
Konunun daha iyi anlaşılması bakımından tarihte yaşanmış
bazı sivil itaatsizlik eylemlerinden bahsetmek kuşkusuz yararlı olacaktır. 19.
yüzyılın sonlarına doğru Hindistan da kazançlı bir çıkar elde etmek isteyen
İngiliz yönetimi tuz üretimini kendi tekeline alarak tuz yapımını yasaklayan bir
karar aldı. Bu karara bir tepki olarak
Gandi ardındakileri toplayarak deniz kıyısına geldi ve burada bir tas deniz
suyunu buharlaştırmak suretiyle deniz suyundan tuz elde ederek yasayı Simgesel
olarak çiğnedi. Bu eyleminin sonunda tıpkı beklediği gibi apar topar
tutuklanarak ceza evine konuldu. Gandi yurttaşlarının gözünde onlar için her
şeyi yapabilecek bir halk kahramanıydı. Gandi tutuklanışını adaletsiz bir
uygulama olarak gördüğü için ceza evinde açlık grevine başladı. Bu arada yüz
binler Gandi’nin arkasından giderek yasağı deliyor ve bütün hapishaneler dolup
taşıyordu. Gandi günden güne eriyip giderken İngiliz yönetimi Gandi nin
ellerinde ölmesini göze alamayarak kendisini serbest bırakmak zorunda kaldı.
Gandi fiziksel olarak iyi bir duruma gelir gelmez tekrar aynı suçu işledi ve
yine tutuklandı. İş, kedi fare olayına dönmüştü. Sonun da Gandi yapmış olduğu bu
eylemleri sayesinde İngilterecin bu tekelini ortadan kaldırmayı başardı. Daha
sonra gözünü daha başka haksızlıklara dikti ve çeşitli eylemlerde bulundu.
Gandi’nin bu mücadelesi 1945 yılında Hindistan’a Özgürlüğü getiren hareketlerin
temeli olmuştur.
Yine tarihte önemli bir sivil itaatsizlik olayı II.
Dünya Savaşında yaşamıştır. Naziler, savaşta işgal ettikleri ülkelerde
Yahudilerin belli olması için onlara giysilerinin sırtına sarı, altı uçlu yıldız
dikmelerini zorunlu kılan yasalar çıkarttılar. Danimarka da bu yasaya karşı
gelmek suretiyle, herkes Yahudi olsun olmasın sırtlarına bu yıldızlardan
diktiler ve sokaklarda boy göstererek yasanın fiili olarak uygulanmasını
imkânsız hale getirdiler. Nazi yönetimi bu eylemlerin arkasında olduğuna
inandığı Danimarka kralı Cristian’ saraya hapsederek halka kralın ağır hasta
olduğunu duyurdu. Tabi halk buna inanmadı ve bir başka sivil itaatsizlik
eylemine girişti. Tepkilerini çiçek yollama şeklinde gösterdiler. Ülkedeki
herkes Krala çiçek siparişli verdi ve ertesi gün Kopenhag sokakları krala. Çiçek
götürmek isteyen insanlarla dolup taştı. Kentte günlük hayat işlemez hale geldi
ve kentin tamam paydos etti. Böylece Naziler kralı serbest bırakmak zorunda
kaldılar ve krala kendi ülkesinde tam bir özgürlük
tanıdılar.
Sivil İtaatsizliğin Temel
Unsurları
Yasaya
Aykırılık
Sivil itaatsizlik üstün bir ahlaki norm adına, tekil bir
hukuk normunun ihlal edilmesidir. Yani özde kanuna değil kötü olduğu düşünülen
bir kanuna karşı eylemde bulunma söz konusudur. Sivil itaatsizlik haksız bir
uygulamaya karşı bütün yasal yollar denendikten sonra girişilen yasadışı
eylemlerdir. Bu yola ancak yasal süreçler denendikten sonra başvurulur. Bu
bakımdan sivil itaatsizliğin yasadışı bir eylem olması onun değerini düşüreceği
anlamına gelmez çünkü yasallık ve meşruiyet arasında tam bir tekabüliyet yoktur.
Hatta bu ikisi arasında bir gerilim olması dolayısıyla sivil itaatsizliği
yasallık değil meşruiyet bağlamında incelemek gerekecektir. Sivil itaatsizlik en azından bir hukuk
kuralının çiğnenmiş olduğu bir erdemdir.
Alenilik /
Kamusallık
Alenilik sadece eyleme katılanların kendilerini
gizlememeleri değil yapılan eylemin kamuoyunca anlaşılabilir olması
anlamındadır. Bu kuralın açıkça ihlal edilmesi durumunda elde edilmek istenen
sonucun daha baştan engellenmesi söz konusuysa eylem gizlenebilir. Sahibinden
kaçan köleyi saklayan bireyin davranışı buna en güzel örnek olarak
gösterilebilir. Bu hallerde bile eylem ve onun mesajını sonradan kamuya
duyurmadan sivil itaatsizlik tamamlanamaz. Alenilikle ilgili bir diğer durumda
eylemin gidişatının hesaplanabilir olmasıdır.
Şiddetin
Reddedilmesi
Eylemin kamusal olmasına eşdeğer bir sivil itaatsizlik
ilkesi de şiddete ve kaba güze başvurulmamasıdır. Bir itaatsizliğin hukuk
devleti içerisinde sivil olabilmesinin bir şartı da onun kesinlikle şiddete
başvurmamasıdır. Ancak şiddetin ne olduğu ve sınırların nerede başlayıp bittiği
tartışmalıdır. Genel olarak şiddet bir insanın öteki insanların fiziksel ruhsal
yapıları üzerine baskı kurması olarak tanımlanmaktadır.
Bireyin yaptığı sosyal ihlaller yalnızca sosyal amaçlı
olduğunda siyasaldır. Ancak grup
ihlalleri hangi motivasyonla yapılırsa yapılsın sınırlayıcı oldukları için
siyasal niteliklidir. Sivil itaatsizliği
diğer şiddet dışı eylemlerden ayırmak amaçlandığında bir uca nefret içermeyen
şiddet diğer uca pasifizm konulursa sivil itaatsizlik ortalarda bir yerde
bulunur.
Sistemin Geneline Değil Tekil
Haksızlıklara Karşı Olma
Sivil itaatsiz kişi mevcut anayasal düzenin temel
ilkelerine veya toplumsal sözleşmeye karşı esaslı ve köklü bir itirazda
bulunamaz. Aksine bu temel anlaşma ilkelerinin çiğnenmesinden duyulan kaygıyı
dile getirmek için bu yola başvurulur. Sivil itaatsizliği devrimden ayıran en
önemli özelliği de budur. Devrim sistemin tümüne yönelikken sivil itaatsizlik
sistemin yalnızca aksayan yönlerine yöneliktir.
Direniş savaşçılarından farklı olarak sivil itaatsizlik
eylemi düzenin demokratik yasallığını kabul eder. Haklı bir sivil itaatsizlik eylemi demokratik
hukuk devletinde dahi yasal düzenlemelerin gayri meşru olabileceği ihtimalinden
doğmaktadır. Sivil itaatsiz eylemciler
davalarında aceleci değildirler iknayı hedeflediklerinden dolayı barışçı
yöntemleri kullanırlar ve sembolik eylemlerle iktida
ederler.
Siyasal ve Hukuksal Sorumluluğun
Üstlenilmesi
Cezai sorumluluğun kabul edilmesinin, sivil
itaatsizliğin gerekli bir şartı olup olmadığı konusunda tam görüş birliği
yoktur. Ancak cezaya katlanma sivil itaatsizlikte giderek ağırlık kazanan bir
gerçektir. Bazı teorisyenler hukuki sorumluluğu üstlenmenin eylemlere samimiyet
bahşettiğini savunurken diğer bazı teorisyenlerde meşru düzeyde girişilen bir
eylemden dolayı cezalandırmayı kabul etmenin doğru olmadığında ısrar
etmektedirler.
Kamuya açık, şiddete başvurmayan, siyasal ahlaksal
gerekçelerle ağır bir haksızlığa karşı protestoda bulunan kişinin eylemi hukuka
aykırı olsa bile eylemcilerin adi bir suçlu gibi muamele görmesi nesafet
kurallarına aykırıdır.
Ahlaki
Motivasyonla İşlenmiş bir
Siyasal Eylem
Olma
Sivil itaatsizliği diğer siyasi eylemlerden ayıran en
faydalı kriterlerden biriside ahlakiliktir. Bu ilke bir eyleme her türlü kişisel
çıkardan uzak olarak girişme niyet ve iradesidir. Genel bir ahlak
yükümlülüğünden kaynaklanan motivasyonun yansıması olarak siyasi yükümlülük
ahlaki yükümlülük olarak kabul edilir. Ahlaksallık bir kanuna niçin itaat
edilmelidir sorusundan çok bir kanuna ne zaman itaat edilmelidir? Sorusunun
cevabıyla ilgilidir. Ahlaksallığın doğal sonucu daha yüce bir evrensel ilke
adına verilen taahhütten vazgeçmedir.
Sivil
İtaatsizliğin Özellikleri
—Sivil kelimesi “suçlu” kelimesinin karşıtı olarak
kullanılamaz çünkü bazı sivil itaatsizlik eylemleri suça meyillidir.
—Tesadüfen yapılan bir hareket değil düşünülerek yapılan
bir eylemdir.
—Harici bir amacı vardır adaletsizliğe ve şartları
değiştirmeye dikkat çeker.
—Şiddet dışıdır.
—Sıradan suç niyetine sahip değildir.
—Anayasanın ilk düzeltme teorisinde yer alan bir ifade
ve iletişim şeklidir.
—Gücü elinde bulunduranlar tarafından engellenen
kişilerce kullanılır.
—Yasa veya yasalara karşı olabilir. Dini bir felsefeye
sahip olabilir ama bu zorunlu değildir.
Faşist parti programında kollektivist ilkelere dayanan
bir ekonomi sistemini benimseyen sosyalist projeler karşısında en çok üretim ve
en çok refahı veren özel teşebbüsün benimsendiği
belirtilmiştir.
Emperyal Bir
Dış Politika
İtalya’nın Birinci Dünya Savaşından beklediğini
alamaması faşist yönetimin ile birlikte İtalya’nın yayılmacı bir politika
izlemesini de beraberinde getirdi.
Faşistler, eski Roma imparatorluğu’nun hayalini canlandırmak hevesinde
olduklarını iddia ettiler. Özellikle Mare Nostrum (bizim Deniz)
politikası ile Akdeniz’e yönelik bakışları ikinci Dünya savaşının en büyük
sebeplerinden birisidir.
Siyasal Yapı
Faşist parti içerisinde siyasal yapının bel kemiği Önder
(Duce) dir. Ayrıca faşist rejim içerisinde tek parti
anlayışı hâkimdir. Parti üyeleri sıkı
bir disipline uyarlar. Önderin emirleri
kayıtsız şartsız yerine getirilir. Yine
parti ile hükümet arasında bağlantı sağlayan Büyük Faşizm Konseyi önemli bir
yere sahiptir. Parlamentoyu eskimiş bir
kurum olarak gören Faşistler, klasik parlamentonun yerine Korporatif Meclis
tesis etmeyi amaçlamışlardır.
Sonuç olarak: bu özellikleriyle faşizm, 20. yüzyılın gördüğü en kanlı ideolojilerden
birisidir. Birinci Dünya Savaşı
sonrasında İtalya da doğmuş ve Almanya ya sıçramış, daha sonra Rivera ve Franco gibi
diktatörlerin yönetimiyle İspanya da yaşanmış, Salazar’ın diktatörlüğünde
Portekiz’de etkili olmuş ve 1974 yılından itibaren faşist yönetimler Avrupa’dan
silinmiştir. Ancak 1990’dan sonraki
süreçte Avusturya ve Fransa da faşist eğilimler tekrar yükselişe geçmiştir.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Cuma Ocak 04, 2013 10:45 pm tarafından naci9690
» Ahmet Şafak FuLL ALbümLeri
Salı Ara. 04, 2012 4:10 pm tarafından tayfurum_20
» BOZKURT İŞARETİNİN MUHTEVASI
Paz Ara. 28, 2008 8:13 pm tarafından elhamra2
» Bahçeli'den Gül'e gaflet uyarısı
Ptsi Eyl. 01, 2008 4:12 pm tarafından sefakan
» Ali Kınık - FuLL aLbümLeri
Ptsi Eyl. 01, 2008 11:03 am tarafından sefakan
» Ramazan'da nelere dikkat etmeliyiz?
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:25 am tarafından sefakan
» Oruç ve Ramazan'ın manası
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:23 am tarafından sefakan
» Haydi çocuklar teravih namazına!
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:03 am tarafından sefakan
» İslam dünyasında Ramazan sevinci
Ptsi Eyl. 01, 2008 10:02 am tarafından sefakan
» Ramazan öncesi gelen hidayet
Ptsi Eyl. 01, 2008 9:58 am tarafından sefakan